4 Ocak 2012 Çarşamba

Kızımız Olacaktı?



Bir ara öylesine bir çocukla görüştüm. Arkadaşımın arkadaşıydı efendim. Tanıştık, manıştık. Çocuğun kız arkadaşı varmış. İyi dedik, Allah sahibine bağışlasın. Bunlar birkaç gün içinde ayrılmaz mı! Bu ayrılık çocuğa koymamış olacak ki, bana sarmaya başladı. Ben de eski sevgili sendromlarındayım. Göksel gibi depresyona girmeler. Hop oturup, hop kalkmalar. Göz sürekli telefonda. İnternette her şeyi kontrol etmeler. Biraz daha yalnız kalsaydım kesin fake hesap açıp, eski sevgilimi yeniden tavlamaya çalışaşacaktım.

Neyse çocukla mesajlaşmalar başladı. Havadan sudan konuşmalar derken hadi buluşalım. Bir şeyler yiyelim falan. Alkol de olayın içine dahil olunca, minik temaslar büyüdü. Çekingen tavırlar hafif hafif kayboldu. Bir baktık eller tutulmuş. İlk öpücük gelmiş. Bir yanım engel olmaya çalıştıysa da bu gidişe, diğer yanım beni terk eden eski sevgilime karşı öfkeden kudurduğu için tepkisiz kaldı. Bu arada çocuk, her gün işten çıkıp, milyon km yol katedip beni görmek için gelmeye başladı. Ben ısrarla evime davet etmedim kendisini. O bu durumdan inatla müteessir olmadı. Allah'ım delirtmeye başladı çocuk beni. Durmadan aramalar, hesap sormalar. Nereye gidiyormuşum, ne zaman dönecekmişim, çok geç kalmasam fena olmaz mıymış o da gelebilirmiş eğer istersem. Yahu, istemiyorum ki davet etmemişim değil mi?

Ben yavaş yavaş darlanmaya başladım tabii bu durumdan. Nasıl yapsam da kurtulsam diye düşünmeye başladım. Kırmak da istemiyorum. Yani bu aşamaya gelmeden önce ultra cool olan çocuğun, son durumunu gördükçe nasıl olabilir diye düşünüp duruyorum falan. Ne hallere düştün oğlum, bir kız için böyle maymun olunur mu demek istiyorum! Ben kıvranıp dururken, televizyonda bir filme denk geldim. Bir erkek on günde nasıl kaybedilir mi ne öyle bir şeydi filmin adı. İzlemeye başladım. Kız neler yapıyor çocuğa. Hepsini birer birer aklıma yazdım. Dedim başka  çare yok. Bu iğrenç, itici şeyleri yaparsam kesin beni terk eder.

Hemen bir plan yaptım ve iğrençlikleri yavaş yavaş gerçekleştirmeye başladım. Sürekli arıyorum çocuğu. Neredesin? Ne yapıyorsun? Kim var? İşte değilsin sen, yalan söyleme! Tüm bu çemkirik tavırlarıma rağmen, çocuk bana sabırla cevap veriyor garibim. Ulan sana ne falan dese yine saygımı kazanacak. Bir kez daha düşüneceğim belki de. Görüşüyoruz falan. Saçma sapan nedenlerden kavga çıkarıyorum. Yavşak yavşak sarılıyor. "Benim suçumdu özür dilerim" diyor. Yahu benim edepsizliğim apaçık ortada! Kavgayı çıkaran benim! Ortada hiçbir şey yok. Neyi kabul ediyorsun arkadaşım?

Bu olumsuz tavırlar işe yaramayacak en iyisi aptal kızlar gibi davranayım dedim. Böyle durumlarda en etkili konu kesinlikle "evlilik"tir. Bir de "beni seviyor musun, bana aşık mısın, ne kadar aşıksın ihih" muhabbetleridir. Girdim işte, -Beni seviyor musun? Cevabı tahmin etmek zor değil: "Seviyorum tabii ki!" -Peki bana âşık mısın?  Beklediğim cevap gelmedi. "Emin değilim." Oha, nasıl emin değilsin lan? Kapımda yatacaksın bıraksam. Bozuntuya vermedim tabii. Bunu pekâla koz olarak kullanacaktım. -Peki, evlilik hakkında ne düşünüyorsun. Yani ben artık evlensem diyorum. Böyle gez toz nereye kadar? Ve beyimizden bomba cevaplar gelmeye başladı: "Aslında henüz evliliğe hazır değilim. Ama zamanın ne göstereceği belli olmaz.Üstelik henüz birbirimizi tanımıyoruz. Daha birlikte uyumadık bile." Bu birlikte uyumak lafını nerede duysam tanırım. Seksten bahsediyor! Sanki iki elini tuttuk diye vermemiz lazım hemen. Tövbe tövbe! Bu arada almam gereken cevapların hepsini almıştım. Saldırımı orada sonlandırdım ve beklemeye başladım uygun zamanı.

Hamle açıktı! Birkaç gün soğuk davrandıktan sonra, çağırdım bunu, gel konuşalım dedim. Geldi tabii. Başladım saydırmaya:  -Ben evlenmek istiyorum, ama sen evliliği düşünmüyorsun. Üstelik benimle seks yapmak bütün amacın! Bana âşık da değilsin! Seninle olmak için bir neden göremiyorum. Evleneceksen benimle devam edelim. Ben çocuklarımız olsun istiyorum boy boy. Kocaman ailemiz olsun. Ben biraz kilo alayım falan. Sen bıyık bırak, göbek yap. Benim hayallerim bundan ibaret.

Bu beni dikkatli dikkatli dinledi. Biraz düşündü, uzaklara daldı falan. Dedim tamam! Kesin gidecek! Döndü, yüzüme baktı. Bu bakış pek hayırlı değildi. "H., dedi. Ne olur böyle düşünme. Ben sadece sana söylemeye korktum. Ben sana çok âşık oldum!" O an dedim sıçtık! Ben kendi kendime yas tutamadan devam etti: "Evlenmek istiyorsan evleniriz. Bu bana çok uzak bir şeydi ama seni tanıdıktan sonra her şey değişti! Ayrıca nereden çıkarıyorsun tek amacımın seks yapmak olduğunu? Sen ne zaman istersen o zaman olur bazı şeyler. Ben hayatım boyunca beklerim seni..." Bu sözlerden sonra böyle içime bir şey saplandı sanki. Lan ne kötü bir insanmışım ben diye düşündüm. Bu kadar naif, bu kadar cici bir çocuğa yapılır mı bunlar, ağzıma sıçayım! falan diye kendi kendimle hesaplaşırken eski sevgilime kızmaya başladım birden. Elin adamı, benim daha baldırımı çıplak görmemiş, benimle evlenmek istiyor. Benim dangalak, beni terk edip alemlere akıyor! Nasıl adalet ulan! Nasıl bir düzen bu! Batsın bu dünya! derken kendime geldim. Esas oğlanın da telefonu çaldı. Arayan kim göremedim. Kötü bir haber almış olacak ki ayaklandı. Telefondakine de "hemen geliyorum!" dedi. -Ne olmuş? dedim. Eski yelloz kız arkadaşı intihara teşebbüs etmiş. Ölmemiş kaltak. "Benim hastaneye gitmem gerekiyor" dedi. -İyi dedim, selam söyle. Demedim tabii ki öyle bir şey. İçten içe kıskandım. Ben intihar etsem, ölsem kalsam benim eski sevgili kılını kıpırdatmazdı muhtemelen.

Esas oğlan, koşar adımlarla uzaklaştı. Bir daha dönmeyeceğini biliyordum. Böyle ajitasyon dolu bir mesaj atacaktı ve benden özür dileyecekti. Ama hiçbir şey söylememesini diledim içimden. Böylece eski coolluğunu gözümde yeniden kazanacaktı. Birkaç gün geçti. Ama ses çıkmadı. Tahmin ettiğim gibi oldu. Kızımız olacaktı gittin küçüğüm dedim, sek viski koydum kendime.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder